‘Konsept, karakter, çatışma, özgünlük ve bütünlük’
Senarist Hakan Bonomo’nun yazıp projelendirdiği, konsept tasarımı i-content’e ait ‘İlk ve Son’u Cem Karcı gerçekçi , etkili ve sade bir üslupla yönetiyor.
‘Konseptin’ ve ‘hikayenin’ bir işin sınırları ve aynı zamanda onu özgün yapan her şey olduğunu anladığımız bir yolculuk ; İlk ve Son. Fikrinizi, hikayenizi çoğu zaman şöyle anlatabilmelisiniz: ‘Bir kadın ve bir erkek hakkındaki hikaye.’ Bu hikayenizin ilk doğuşu yani fikri hatta bazen fikrin çekirdeğidir. Daha sonra bu çekirdek büyür ve şöyle olur: “Deniz ve Barış’ın 10 yıla yayılan ilişkilerinin hikayesi. 20li yaşların ortasında tanışan iki gencin boşandıkları güne kadar geçen; bazen güneşli, bazen bulutlu, bazen fırtınalı, bazen imkanlı, çoğu zaman imkansız aşk hikayesi.” Baktığınızda bu tanıtımın, Blu Tv’nin dizinin sayfasında yazdığını görebilirsiniz. O zaman aslında sizler de projenize bakarken onu nasıl tanımlayacağınızı düşünmelisiniz. Bu durum ‘konsept’i de belirlemeye başlayabilir.
Dolayısıyla hikayenizin sınırları oluşmaya başlar. Hikayenizin sınırları oluşurken belirlemeniz gereken bir diğer önemli durumun , hikayenin ana kahramanının kim olduğu. Ya da kahramanlarının. Onları iyi tanımanız gerekir. Öyle ki o diziyi / filmi kapattıktan sonra şunu diyebilin: “Barış bunu yapmaz” / “Deniz burada tam da şöyle davranır.” Karakterlerinizin gerçekten kanlı canlı karakterler olması önemlidir. Bu can aslında kaynağını çatışmadan alır. Ancak daha oralara bile varmadan; bu hikaye ne hikayesi, ne hakkında ve kimin hikayesi sorularına yanıt bulmalısınız. Ve bir de hikayedeki ‘dramatik duruma’ . Yani hikayenizin nasıl bir atmosferde, hangi mekanlarda ve hangi zaman dilimlerinde geçtiğine. Bu saydıklarımız bir ‘proje’ yaratmak için işin olmazsa olmazları gibi duruyor. Önümüzde bunu bize çok iyi bir şekilde anlatan bir proje mevcut. İlk ve Son , kahramanları iyi tanışmış bir hikaye. Hikaye bu saydıklarımızı direkt olarak karşılayarak başlıyor. Sadece 1. bölümüne baktığınızda , işin kapsamını anlıyorsunuz ki, bu durum aslında her iş için geçerli olması gereken bir kural. Kendi hikayenizi tasarlarken de bunu düşünebilir ve bu taze hikayenin 1 bölümüne o gözle bakmayı denerseniz, ilk bölümünüzü tasarlamakla ilgili ilham verebilir…
Sonra işin içine bu hikayenin nasıl anlatılacağı giriyor. Bu hem özgünlükle hem de yapı ile ilgili bir durum. Ancak yeniden ‘konsept’e ve ‘içeriğe’ dönecek olursak, günümüzde ‘içerikler’ önem kazanıyor. İçerik derken en temel anlamıyla hikaye / projeniz ‘neyi içeriyor?’ ‘neyi kapsıyor’ sorularının yanıtlarını anlayabilirsiniz. ‘İlk ve Son’ bu sınırları netçe çizmiş ve katmanlandırmış bir hikaye. Biz sadece bir ‘aşk hikayesi’ izlemiyoruz. Bu ‘aşk hikayesinin’ ‘neden’ böyle bir aşk hikayesi olduğuna dair de bir hikaye izliyoruz. Aslında sırtını ebeveynlerine dayayan , onların hikayelerini de zaman zaman ve çok can alıcı şekilde işin içine katan, anlatan , açıklayan, anın içinde dönüştüren ve böylece ana kahramanlarını gerçekçi bir şekilde sevdiren bir proje. Çünkü biz her şeyin ‘neden böyle’ olduğunu biliyor ve onları anlıyoruz.
Şimdi iyi bir dramada olması gerekenleri düşünelim: Karakter, çatışma, özgünlük, türün devamlılığı, ton ve bütünlük.
Bunları barındıran ‘İlk ve Son’ özellikle evlilik / ilişkilerle ilgili benzer hikayelerden aslında karakterleri aile / geçmiş bağlarıyla anlamaya çalışarak bu hikayeleri de aşarak bir fark yaratıyor. Çünkü benzerleri olan yabancı örneklerinden aslında yerelleşerek ayrılıyor. Yaralar yerel. Hikaye anlatması zor bir hikaye çünkü iki çatışmalı karakteri ve bu iki kişinin nasıl iç içe girdiğini bir ilişkinin nasıl inşa edildiğini görüyoruz. Erkeğin ancak Barış olduğunda Deniz’le kesişebileceğini, Deniz’inse ateşleyici alev alev doğasının dengelendiği anlara şahit oluyoruz. Dolayısıyla sadece konsepti belirlemeniz yetmiyor. Adım adım ‘içeriği’ belirlerken karakterlerin nasıl olması gerektiğine karar verildiğini görüyorsunuz. Nasıl bir hikaye anlatacaksınız? Bu hikayeye nasıl karakterler hizmet edebilir? Ya da anlatmak istediğiniz ‘hikaye’yi nasıl karakterler taşıyabilir? Bunlar da karakterinizi belirlemenize yardımcı sorulardır.
İlk ve Son’un ilk bölümüne baktığımızda kapsamın çok güzel çizildiğini görüyoruz. Bir kadın ve erkeğin yollarının nasıl kesiştiğini. Daha bu ilk bölümden başlayarak karakterleri temsil eden her bir ayrıntının ne kadar önemli olduğunu ve bunların nasıl tek tek yerine oturduğunu görme şansınız var. Özellikle iki karakter arasındaki ilişkiye dayalı bir hikaye ise yazdığınız karakterleri iyi tanımamız gerektiğini anlatarak ; karakterlerini olaylara verdiği tepkilerle tanıtıyor İlk ve Son…
Karakter çok önemli. Bir karakterin ( ana karakterin) karşısına onun çatışacağı ya da o yol neyse, onu yürütecek bir karakter koymanız gerekiyor. Yoksa hikayenin / projenin soluğunun bir yerde kesilmesi çok olası. Bu hikaye yakıtını karakterlerinin birbirleriyle çatışmalarından önce kendileriyle olan çatışmalarından alıyor. Bu da işi derinleştiren ve katmanlaştıran bir durum yaratıyor. Şimdi yine aynı şeye gelelim: fikrinize. Fikir bir kadın ve erkeğin hikayesinden aslında en özünde o kadın ve erkeğin kendileriyle çatışmalarına kadar inebilir; ve bu elbette yüzleşmekte en çok zorlandığımız ve en son ‘o duvar’a tosladığımız ‘aile’ler. Ailemiz. Orada ‘şımarmaya’ ‘özgürleşmeye’ ‘asileşmeye’ dair ne varsa; karakterleri yeniden kendisiyle çatıştırarak kendine döndüren bir hikaye / bir yolculuk / bir çember ‘İlk ve Son’ Çok tanıdık. Oldukça samimi. Bu sebeple iyi tasarlanmış bir konsept ve proje.
Özgünlük ise şuradan gelir. Bir işin her zaman sahne kurulumlarına dikkat edebilirsiniz. Bu aslında o işin ritmi, tonu, rengini de yavaş yavaş belirliyor. Neler gösterilmiş? Neler gösterilmemiş? Kendi hikayenizde de bunu düşünün. “İlk ve Son” en mahrem anları göstermekle aslında yine karakterlerini sonuna kadar besleyen bir hikaye. Onların içini gözümüzün önünde soğan gibi açıyor. Her birini sevdiriyor. Küçük bir aile hikayesi kapsamında, anne babalarından şikayetçi ve travmatik, yaralı iki çocuk sonunda anne baba oluyor. Tüm bu yollar boyunca hikaye düz bir zamansal çizgide anlatılmadığı gibi ,zamansal takipte zorlandığınız bir sıçrama / atlama kullanmadan, geçişleri duygusal tamamlanmalar ya da ‘yeni bir duygu evresine’ geçişler üzerinden kuruyor. Böylece kurduğu ton, duygu ve estetik anlamda reji üzerinden de tutarlı şekilde ilerliyor.
Hikayeyi / projeyi / konsepti oluşturan durumlar konusunda aslında bir bütünlük sağlamak gerek dersek; projenize doğru kişileri bir araya toplamanızın da önemli olduğunu anlıyorsunuz. Bu anlamda ‘konsept tasarlama’ ya da ‘proje oluşturma’ konusunda bir dünya var önümüzde. Böylece şu ayrımlar ortadan kalkma fırsatı bulmuş ; yönetmen , senarist, konsept tasarım, oyuncular, yapımcılar… vs. Bunları ayrı ayrı düşünmediğiniz bir noktaya gelindiğinde ‘bütünlük’ sağlanmış diyebiliriz. Ve özellikle de bu bütünlük tüm projeye yayılan bir ‘duygu’ bütünlüğünce de beslenebilmiş. Bir proje yazıyorsanız , senarist olarak buna dikkat ederek bir işi izlemek aynı zamanda oldukça geliştirici olabilir… Size bıraktığı duygular ve yaşattığı katarsis de seyirci olarak çok keyifli. Özge Özpirinçi ve Salih Bademci ise Deniz ve Barış olarak, hikayeyle bütünler.
İlk ve Son’a bu gözlerle bakabilirsiniz. Özellikle ‘malzemesini işleme’ konusunda özgür ve yine de bir bütün yakalamış tutumu, sizin cesaretiniz olsun. Böylece fikrinizi büyüterek projelendirmeniz ve yazmaya başlamanız için güzel bir zaman…
Işıl Sönmez