Bir dünyayı kurmak
Bir dizi yazıyorsanız bölümü şu şekilde kurmanız gerekir, kendinize bir final belirlersiniz. Sadece birinci bölüm için değil. Dizinin örneğin 8 bölümse 8. Bölümü için de bir final belirlersiniz. Bu final bazen yolda biraz değişebilir. Ancak final belirlemek size şunu yaptırır; karakterinizi kontrol edebilirsiniz. Senaryo yazmak şudur; her seferinde karakterlerin seçimler yapmasıdır. Birini arayacak mı aramayacak mı? Kızı öpecek mi öpmeyecek mi? Aşık olacak mı olmayacak mı? Annesini görmeye gitsin mi gitmesin mi? Bunlara karar vermesi gereken tek bir kişi daha doğrusu en başta karar vermesi gereken bir kişi varsa o da hikayeyi doğuran yani onun eser sahibi kişidir. Şimdi gelelim kararlara. Kararlar sizin bakış açınızla ilgilidir. Bir mahkum varsa elinizde ve bu mahkumu sonunda her şeye rağmen umutla kurtarmak istiyorsanız, bu sizin sonunda umutlu bir final istediğiniz ve bu hikayeyi seyredenlere de bunu aşılamak istediğiniz anlamına gelir. Hikayeler iletkendir, mesaj içerir, elbette size ‘bir şey söyler…’ En naif, en uç, en absürd hikayeler bile bunu yapar. Çünkü ‘söz’ün girdiği diyalogların konuşmaya başladığı her yerde seçimler vardır. Boşuna dememişler söz var vezir eder, söz var rezil eder diye.
Konumuza dönersek, hikayenizi anlatırken bir ‘inancınız’ bir ‘duruşunuz’ ve ‘tavrınız’ olması elzemdir. Aksi halde anlatmak pek de mümkün değildir. Anlattığınız konunun nereye varmasını istiyorsunuz? Bu derdi nasıl çözeceksiniz? Bu sizin o konuyla ilgili ‘düşünceniz’ ve ‘budur’ dediğiniz noktadır.
İşte o noktaya hizmet etmek için tüm karakterler karşınızda beklemektedir. Siz onları giydirin, konuşturun, oynatın, aşık edin, yatırın, seviştirin, protestolara dahil edin, hapishanelere kapatın, özgürce çimlerde koşturun vs. … diye.
Ancak bunları yapabilmek için karakteriniz aracılığıyla ne söyleyeceğinizi az çok bilmeniz gerek. Ona göre ona her türlü seçimi yaptırarak sonunda varılmasını istediğiniz noktaya onu taşıyabilirsiniz. Aksi dağınık, savruk ve zordur. Yorucudur çoğu zaman.
Gelelim tretmana. Bu sadece tüm hikaye için değil bir bölüm tretmanı için de geçerlidir. O bölüm ne olacak? Buna karar verirken bazen finali bulursunuz. Bazen de önce finali bulur ve her şeyi ona göre dizayn edersiniz. En keyifli tarafı budur. Kurmak ve kurarken de mütemadiyen bir arayış içinde olmak. Bir gerçek vardır ki finalini bildiğiniz bir hikayeyi ‘matematik’ düzlemde çok daha iyi / dik kurabilme şansınız artar. Eminsinizdir. Herkes o sahne için hizmet etmeye başlar. Tüm karakterler. Ana ve yan hikayeler emrinize amade şekilde daha hızlı yazılırlar.
Ancak yazmak yukarıda da söylediğimiz gibi çoğu zaman linear yani düz ve matematik akan bir süreç de olmayabiliyor. Hele ki zaman kısıtlıysa. Yine de siz önce bu hikayede vermek istediğiniz finali düşünün. Ve hatta tüm hikaye bittiğinde vermek istediğinizi düşünün. Kadın ölecek mi? Adam boşanacak mı? Çocuklar evden mi kaçacak? Bir çocuklarını kaybedecekler mi? Aile olmaya devam edebilecekler mi? Kadın kocasını polise ihbar mı edecek yoksa? Siz hayata ne demek isterdiniz? Bunu bulduktan sonra şimdi sizi buraya götürecek davranış biçimleri, tutumlar, sürprizler, engeller, farkındalık anları ve çatışmalar yaratmaya başlayabilirsiniz. Bunların her biri bir sahnedir. Ve her biri karakterlerinizle temsil edilir.
Finalini bilmek bir hikayenin, aslında kendini ve inançlarını belirlemektir. Ancak en baştan bunu bilmeseniz de eninde sonunda bilmek zorunda olacağınız ve hikayenin finaliyle ilgili karar vermek durumunda kalacağınız bir an gelecektir. Aksi halde durum öyle bir yere gelir ki yazmak zorlaşmaya başlar.
Finali bilmeden karakterin hikayeyi sürdüğü anlar / durumlar da — yani bu şekildeki yazma biçimleri de vardır. Bu çoğu zaman eğlencelidir. Ve size sürprizler vaad eder. Bunu da bir sonra ki yazılarımızda değerlendirelim.
Son olarak hızlıca tretman yazmak durumunda olduğunuz bir halin içindeyseniz, o zaman her bir sahnenin neye hizmet ettiğini anlamak için en azından o bölümün finalini konuşmanızı öneririz.
Işıl Sönmez