Gerçek Hayat ve Hikayelerin Gücü

Hükümsüz konusunda dramatik kurallar ve senaryo, hikaye ile ilgili bir eyler yazmak zor. Kolay değil. Çoğu gerçek hikaye olaylar yaşanıp bittikten sonra anlatılır. Hükümsüz’de durum böyle değil çünkü. Kadınların öldürüldüğü gündem giderek daha da gerçek. Bu sebeple aslında dramanın toplumdaki yerini sorgulatan bir yapısı da var diyebiliriz en başta. Öyle bir yere geldik ki belki de gerçeklikle dramanın arasındaki mesafenin biraz daha kısalması gerekiyor. Bu sebeple belki de daha duyarlı, daha şeffaf daha gerçek hikayelere ihtiyaç gittikçe fazlalaşıyor.

Hükümsüz son derece hassas mevzulara parmak basarken dramatik yapısı da kurduğu biçimi bozmadan ilerleyebiliyor. Hükümsüz bir genç kızın seneler öncesinde kalmış cinayetine tanık olmamızla başlıyor. İlk on beş dakika boyunca tüm işaretler ve ipuçları veriliyor. Kızın cesedini göreceğimizden habersiz olduğumuz geniş hikaye sekansında ( arıları toplamaya giden bir adam az önce gördüğümüz kızın cesedini buluyor. ) fonda duyduğumuz haber kadın cinayetleriyle ilgili. Yani dizinin / hikayenin konusu gelişiyle belli oluyor. Ancak burada değinmek istediğim ve çok önemli gördüğüm bir başka yer var. ‘Bir projeyi oluşturduğunuz kısım’

Senaristler Mert Dikmen ve Fulya Özcan ölen genç kızın katilini tüm sezon boyunca bize aratmanın –polisiye kolaycılığına hiç düşmeden ‘ilerliyor’. Hatırlarsanız hep sorduğumuz bir soru vardır hikaye ilerliyor mu? Hikayesini sömürmeden düz kullanıyor Hükümsüz. Aslında anlattığı ‘gerçeğe’ de bu yakışırdı dedirtecek şekilde ‘düz’. Ve aslında diziyi kapattığınızda aklınızda ve kalbinizde kalan şey iki kadının dostluğu, dayanışması oluyor. Hem de sınıfsal, tecrübesel ve tüm diğer farklara bakmadan. Dizinin duygusal bağı, sıcaklığının bu iki kadın üzerinden kurulması kadının aslında ne demek olduğuna dair de usul usul bir şeyler fısıldamakta. Küslükleri bir sahnede biten bu iki kadın, korkunca da başarınca da birbirlerinin sahnesini çalmadan yan yana. Ve ancak bir ekip olunarak ,’birlikte’ yürünebileceğinin mesajı hislerle tamamlanmış oluyor.

Ve bir süre sonra asıl hamleyi 4. Bölümde yapıyor. 4. Bölüme kadar ortaya attığı cinayeti davasına taşıyan Hükümsüz kendi içinden kendi konseptini yeniden doğuruyor. Yani ilerleyen bir hikaye söz konusu dediğimiz gibi. Örneğin bu diziyi 10–12 bölümlük bir dizi olarak düşündüğümüzde ilk dört bölüm kendi içinde ilk kırılmasını yaparak finaliyle birlikte en başta tüm bu olayları çözmek için bir araya gelen iki kadını bambaşka bir kadının cinayetinin yardımcısı olarak göreve çağırıyor ve içinden bir mit yaratmaya başlıyor. Toplumca ihtiyaç duyduğumuz, kapımızda bekleyen bir çığlığın bedenlenmiş hali. Rehavetine kapılmadan ve feyz alalım ,diliyorum.

Aslında yeni yazarların ve yazmaya devam edenlerin şu şekilde bakması çok iyi olur. En başta bana ne vaaden bir hikaye şu an beni nereye taşıdı? Nasıl evrildi? Diyelim ki bir hikaye buldunuz. Ve diyelim ki bu hikayeyi nasıl bir platforma ya da hangi formata yazacağınıza karar verdiniz. Eğer hikayeniz dizi ise o zaman şunu düşünmeniz gerekecek ( uzun bir dizi ise ilk 13 bölüm kısa bir dizi ise ilk sezon yani takribi ilk 10 bölüm ) hikayemi nasıl böleceğim? Nasıl evrilteceğim ve temelde neyi anlatacağım? Dediğimiz gibi dizi 10 bölüm boyunca sadece tek bir cinayete de odaklanabilirdi. Oysa bu cinayeti mahkemeye taşımak iki kahramana belki yeni bir düzenin kapısını yeni bir çağrı ile açıyor.

Sonrası gerçekten acı. Yanan bir kadın görüyoruz. 4. Bölümün başında. Hikayeye yani bölüm hikayesine bir çerçeve çiziliyor bu yanan kadının girişiyle. Çünkü tüm bölüm boyunca bu ana dair bir şey duymuyor ve görmüyoruz. Sonrasında 4. Bölüm’ün hikayesi tamamlandığında çember tamamlanıyor ve yanmış olan kadın aynı bölümün sonunda tekrar gösteriliyor. Ana kahramanların mahkemeden çıkışını gören yanmış kadın onlardan yardım rica ediyor, hem de hiç bilmediği ve tanımadığı bu kadınlardan. Bundan sonrası aslında ilk bölümlerde açılan bir karşılaşmanın bir sonraki boyuta taşınması. Yani daha büyük bir resme bakıyor: ‘Kadın Cinayetleri’ne. Seyri dramatik açıdan ilaç, içerdiği gerçeklik açısından biraz kanırtıcı, insanın yüzünü dönmek istemediği acının belki de ilk defa bu çıplaklıkla karşımıza gelmesi kurmacanın geldiği yerleri sorgulatmıyor değil. Gerçeğin içinden geçerken dram kurallarının hakkı sade ve duruya yakın rejiyle büyünleşmiş.

Sizin de ‘Kadın Cinayetleri’ gibi kapsayıcı bir başlığınız ve konunuz varsa o zaman hemen şunu düşünmeniz gerekiyor; bu hikayeyi nasıl işleyeceğim? 13 / 10 bölümünde ne göstereceğiz… Her bölümün de ‘genel hikaye’ gibi bir içeriği vardır ve bunlar birleşerek o hikayenin ‘nasıl işleneceğine’ karar vermenize sizi götürür. Unutmayın ki sadece hikayeniz değil hikayenizi nasıl işlemiş olduğunuz onun belirleyici ve diğerlerinden ayırt eden unsurlarından biridir. Bu sebeple şunu sorabilirsiniz; ‘bu neyin hikayesi?’ Bir cinayetin çözülme hikayesi mi; yolları bir cinayetle kesişen iki kadının Türkiye’deki kanayan yaranın tam ortasına her hafta başka bir cinayetin karşısında durarak ve onu çözerek ilerleyeceği bir hikaye mi… Ve böylece kapsayıcılığı büyüyen bir hikaye mi?

Bakış açınız ve bir ‘konuyu’ nasıl işleyeceğinizi konseptinizi oluşturur. Ve öne çıkartmanız gereken şey budur. ‘Hükümsüz’ bu konseptlendirmeyi yapıyor; ve cinayetlerin hepsini ‘gösteriyor.’ Bir de şu yönden bakalım; ‘neyi gösterdiğiniz’ ‘nasıl gösterdiğiniz’ seyredenlerde ‘konuşulan bir farkındalık’ yaratır. Konseptinizde hangi farkındalığa ışık tutuyor ve daha çok gün yüzüne çıkmasını ve böylece ışığın girdiği yerden iyileşmeyi ve şifayı talep ediyorsunuz? Buna çok iyi bakın. Çünkü iyi hikayeler içinde ‘değişim’ barındırdığı gibi toplumun ‘değişim’ , ‘iyilik’ ayağını da tetikler ve / veya en iyi ihtimalle onunla paralel gider. Gitmelidir.